Yazıyorum, Takip Ediyorum, Ediliyorum, Ediliyoruz... Oh mis!

Şu blog yazma meselesi acayip bir hâl almaya başlıyor. Benim ilk bloggerlık çalışmalarım 2005 yılına dayanır. O zamanlar lise bitmiş üniversiteyi yeni kazanmışız, deliler gibi msnde zaman geçiriyoruz. Bazen kızıyorum o kadar zaman geçirdiğime bazen de diyorum bir daha o yaz olduğu gibi bomboş bir zamanım olmayacak. Nitekim insan zaman zaman bomboş hiç bir şey yapmadan öylece bir başına kalmak istiyor. Kısa süreli bir arayış olsa da bu olmuyor mu canım arada oluyor işte :D Neyse bu boş zaman geçirdiğim dönemlerde live'ın sağladığı space hizmetini kullanıyorum. Öyle böyle değil, nerede fotoğraf çektirsem oraya hop düşüyor, nereye gitsem hop anı tadında yazılıyor, hava durumları mı istersin müzik listesi mi her şeyi her şeyi paylaşıyorum. Meğersem o yıllardan Web 2.0 çağına adım atmışım da haberim yokmuş (:

Ancak hayatımda o kadar saçma sapan yazılar yazdığım bir dönem daha olmamıştır sanırım. Utancımdan silmişim o yazıları ne yaparsan bir ekran görüntüsünü alman lazımmış :D



Bu yazının sebebine gelince sürekli yazılarımı takip eden biriyle tanıştım. Habibe Börklü Karabulut' la. Nasıl keyifli bir şey anlatamam. Meğersem yazılarımı merakla bekler olmuş. Hatta geçen gün benim Sil Baştan filmini anlatmama istinaden gitmiş filmi almış izlemek için. "Merakla bekler oldum artık bir sonraki yazında ne anlatacaksın diye" dedi. Şaşırdım vallahi, öyle çok merakla beklenecek şeyler yazdığımı da sanmıyorum ya. Demek ki insanlara enteresan geliyor. Bu blog takip etme işi genellikle kişisel blog yazan insanlarınkiyse hele bana biraz "BBG" evi tadında bir şey izliyormuş gibi geliyor.

Bir de garip bir hastalık halini alıyor bu zamanla. Nereye gitsen, ne okusan, ne aklına gelse; önemli, önemsiz anlatma ihtiyacı duymaya başlıyorsun. Takip eden sayın arttığı zaman insanlara daha fazla şey yazma gereği hissetmeye başlıyorsun. Çünkü genelde şöyle bir kanı var. Herkes bir blog yazıyor ama kimse kimseyi takip etmiyor, yazılarını okumuyor gibi. Arada böyle güzel paylaşımlar yapılınca demek ki hepimizin dikkatini çekebiliyor ve zevkle okuyabiliyoruz.

Ben de haziran ayında aldığım gazla sürekli bir şeyler paylaşmak istiyorum ama bir yandan da bilgisayarın başına geçmek istiyorum. Zira bildiğiniz internet bağımlısı biri oldum çıktım. İşim zaten internetle alakalı, evde tv de olmayınca hemen internete sarmaya başlıyorum. Artık kendimi biraz daha sanal olmayan bir şeylere vereyim diyorum, bu sefer de blogumu ihmal ediyorum...

Neyse neyse bir yolunu bulacağız artık. Bu da böyle bir şey işte...
Hepinizi çok öpüyorum, uykum geldi, yarın inşallah 2 haftadır dört gözle gitmeyi planladığım havuzuma gideceğim. Dua edin de bol güneşli olsun yahu...

Bir daha öptüm gençler...

01:02
17 Temmuz 2010, Cumartesi

Yorumlar

  1. Blog kültürü iyidir. Yazmak da ondan daha iyidir... Yazmalı, okumalı bazen de dervişler gibi kırlara çıkmalı...

    Yazı yazan ellere selam olsun

    YanıtlaSil
  2. :) yazamayan ama okuyan birisi olarak betüüüüüüüülll yeni yazılar lütfen :)

    YanıtlaSil
  3. Habibe çok doğru diyorsun.
    Biraz aksatıyorum son altı aydır :S
    Yazacağım daha fazla yazacağım deyip bu üşenme niye?
    Yorgunum çok :s

    YanıtlaSil