İlginç bir deneyim olacak bu. Otobüsten yazıyorum bu sefer...
Üniversiteyi ilk kazandığım yıllardan beridir, şu an olduğum gibi çoğu tatil yolculuklarını otobüslerle yapmak durumunda kaldım. Bu sefer ki biraz mecburiyetten biraz da nostalji yapma hevesinden kaynaklı :D
Çok şanssız bir yolcu oldum yıllardır. Hep saçma sapan tipler mi bulur beni. İlk defa ailemden ayrılıp İstanbul'a yaptığım yolculukta yanımda 3 çocuklu bir kadın oturuyordu. Şaka yapmıyorum öyle. 3-4 aylık olan bir tanesi kucağında, 3-4 ya da 5-6 yaşlarında olan iki tanesi de bildiğiniz ayağımızın altında takıldılar, 12 saatlik yolculuk boyunca. Tam bir kabustu. Ben ara ara ailemden ayrılıyorum diye dramatik havalar girip hüzünleneceğim, öyle bir şey oluyor ki çocuklardan biri ayağıma çarpıyor filan kalmıyor hüznün esamesi...
Sonraları keşfettim ki bir otobüs firması var onda denk geliyor bana manyaklar (Şu an yanımda da ayrı bir manyak oturuyor. Efendim çizi uzattı bana, ben de sağol dedim almak istemedim, cevabı niye? oldu... Allahım beni neyle sınıyorsun) Yeni Adana! Evet açıklıyorum o firma Yeni Adana, yıllarca beni benden aldı. Şu an ne alemde kendisi hiçbir fikrim yok. Olsun da istemiyorum.
O uzuuun yolculuklarda bir adet edindim kendime. Yazı yazmak... Ne güzel yazılar çıkardı, hatırlıyorum da. Hatta Yapraktaki İz'deki yazıların babaları o yolculuklarda oluştular ilk defa. Başımı cama dayayıp uzunnn ve gecenin sessizliğinde yazı yazmanın tadı bambaşka bir şey. Kurşun kalemim, nereden elime geçtiğini hatırlayamadığım bir ajandam vardı. Moleskine defterim yoktu o zamanlar tabi (: Yol uzunken ya kitap okuyarak zaman geçirilirdi ya da yazı yazarak ya da pilim varsa eğer mp3 dinleyerek...
Şimdi o zamanlar gibi olmuyor. Her şey batıyor, koltuk niye dar, o niye yok bu niye var diye... Her şey değişiyor, herkes gibi, her yer gibi, en çok benim gibi
Betül KARA
07:37, Cumartesi
13 Kasım 10
Yorum Gönder